Göz Lekesi

By 5 Ağustos 2020 Ağustos 16th, 2020 Genel

Belirtileri

Göz lekesi hastalığı serin ve nemli bölgelerde yaygın olan bu hastalık, daha çok buğday, arpa,çeltik, yulaf ve çayırlarda görülür. En tipik belirtisi, kök boğazının kısmen veya tamamen çürümesi sonucu ürünün yatmasıdır. Enfeksiyon, ilk olarak alt yaprak kınında küçük kahverengi lekeler halinde görülür. Bu alanlar, tipik oval lezyonlar haline dönüşerek zamanla koyu bir renk alır ve bu bölgede, kırılma meydana gelir.

Hastalık Döngüsü Ve Epidemiyolojisi

Fungusun, eşeyli formu, ilk olarak Avustralya’da bulunmuştur. İnokulum, toprak içerisinde veya üzerinde bulunan enfekteli anızlarda oluşmaktadir. İnokulum, yaklaşık 2 yıl canlılığını koruyabilmektedir. Hastalık, bitkide yağmur damlaları ile yayılır. Enfeksiyon kışlık buğdaylarda sonbahar, kış ve ilkbahar mevsimlerinde ortaya çıkmaktadır.

Göz lekesi, yüksek toprak neminde daha iyi gelişmektedir. İkincil enfeksiyonlar, hastalığın yayılmasında oldukça önemlidir. Aşırı azotlu gübreleme ve duyarlı çeşitler, hastalık riskini arttırmaktadır.

Savaşımı

Nöbetleşe ekim uygulanmalı

Derin toprak işleme ile önceki anız artıkları toprağa gömülmeli ve yok edilmeli

Dayanıklı çeşit yetiştirilmeli,

Kimyasal savaş uygulanmalı. Bu amaçla, methyl benzimidazole carbendazim veya ergosterol biyosentez engelleyici gruptan imidazole- prochloraz kullanılmalıdır

Siyah Kök Çürüklüğü (Take-all)

Siyah kök çürüklüğü tahıllarda ve çayır bitkilerinin köklerinde bulunan Gaeumannomyces graminis ve akraba Phialophora türleri, kolektif olarak Gaeumannomyces-Phialophora kompleksi olarak bilinmektedir.

Belirtileri

Buğday, arpa, yulaf, çavdar ve çayır bitkilerinde görülür Hastalık, nötral-alkali topraklarda ve ılıman iklimlerde oldukça önemlidir. Patojen, toprak kökenli olup köklerde, siyahlaşma ve çürümeye yol açarak enfeksiyon oluşturmaktadır. Genç bitkiler,bodurlaşma gösterir ve dış yapraklar, sarıya dönerek erken olgunlaşma belirtisi gösterirler. Ayrıca hastalık, başaklarda beyazlaşmaya neden olmaktadır. Hastalıklı başak, sağlam bitkilerdekine göre daha dik pozisyonda durur. Sap dibi siyah-kahverenklidir.

Enfekteli bitkiler, topraktan çekildiğinde siyah kökler kopar. Büyüme dönemi boyunca toprak nemi yeterli olursa siyah kök boğazı çürüklüğü, yukarıya doğru ilerler.

Hastalık Döngüsü ve Epidemiyolojisi

Enfeksiyonun asıl kaynağı, ayrık ve tarla çayır otudur. Fungus, tahıl anızları üzerinde saprofitik olarak kışlar ve esas olarak ilkbaharda, yeni bitkileri enfekte eder. Enfeksiyon mekanizması tam olarak açık değildir.

Fungus, hipopodium olarak bilinen melanize olmuş apresoryum benzeri ypaılar üretir, ancak bunlar konidiyal çim tübünden ziyade hiflerin ucundan gelişirler. Fungus, hücre duvarlarında ve ekstraselüler olarak biriken değişik lakkase enzimlerini salgılar. Bu enzim, funguslarda geniş çağta yaygın olan bir enzimlerden birisidir. Ayrıca bitki hücre duvarları bileşenlerini parçalama yeteneğinde olan ve beslenme ve hücre penetrasyonunda önemli olan bazı enzimler, Ggt tarafından üretilmektedir. Bu fungus, enfekteli buğday köklerinde selülaz, xylanaz ve pektinaz enzimlerini üretebilir.

G.graminis var. tritici’nin yayılışı, enfekteli toprağın haraketine ve bitki artıklarında bağlıdır. Fungus, konukçu bitki köklerine doğrudan koyu melanize olmuş hyphopodiumlardan (-enfeksiyon yatağı veya miselyal örtü oluşturmak için ayrılabilen hifler) giriş yapabilmektedir. Hyphopodium’da turgor basıncı, 1,5 MPa (=15bar) civarındadır. Yani M. Grisea’nın apresoryumlarındakinden çok daha düşüktür. Askosporlar, sağanak yağış ve bazen de rüzgarla yayılır. Nemli bölgelerde hastalık, nötr-alkali topraklarda daha yaygın olarak ortaya çıkar.

Savaşımı

Nöbetleşe ekim, en iyi yoldur. Buğday veya arpadan hemen sonra 1 yıl nadas uygulamak, inokulum düzeyinin düşürülmesine yardımcı olur.

Ekim tarihi geciktirilmelidir.

Yabancı otlar ve tarlada kalan buğday artıkları yok edilmelidir.

Azotun amonyum formu, mitrat formunun aksine hastalığı baskı altına alabilir.

Azot fosfor ve mangan eksikliği hastalığa karşı duyarlılığı arttırır.

Ağır topraklarda drenaj uygulanmalıdır.

Biyolojik savaşta floresan Pseudomonad’lar etkilidir.

Leave a Reply